Öncelikle bu keyifli röportaj için çok teşekkür ederim. Müzik aslında her zaman hayatımın bir parçasıydı. Küçük yaşlarda dans eğitimi almaya başladığım için hem kültürel hem de evrensel müzik türlerinin içerisindeydim. Daha sonra gitar çalmaya başlayarak kendimi daha da çok müziğin içerisinde buldum. Elektronik müziğe olan ilgim ise, 2016 yılında İngiltere’nin Birmingham şehrinde üniversite eğitimi almaya gittiğimde başladı. Müzik açısından bayağı köklü bir yer olan ve underground kültürünü tanımama yardımcı olan bu şehir, elektronik müziğe olan ilgim ve Dj’lik kariyerimde önemli bir payı olduğunu söyleyebilirim. 2019 yılında üniversiteden mezun olduktan sonra, ailemin de desteğiyle kendime DJ aleti alarak bu ilgimi ileriye taşımak isteyip, bu işe odaklanmaya başladım. 

   

Tabii ki bunu etkileyen birçok faktör var. Saat, yer ve dinleyici gibi. Ama bunlardan da öncelikli olarak parçayı tekrar tekrar dinlerim ve dinledikçe hale daha ilk duyduğum gibi beni etkiliyorsa mutlaka çalma listemde yer alır. İkinci olarak çalarken tabii ki de sözleri ve ritmiyle sabit bir duyguyu içeren parçalara yer versem de çoğunlukla birçok duyguyu hissettirebilecek olanları tercih etmeye çalışıyorum. Techno üstünden konuşacak olursam, çok fazla element içermeyen, düz ritimli bir parça bile size o an mutluluk, üzüntü veya heyecan gibi birçok duyguyu deneyimlemenizi sağlayabilir. Sanırım elektronik müzikte, özellikle techno da en çok sevdiğim şeylerden biri bu. Parçayı farklı zaman da farklı yer de dinlerken her defasında farklı bir duyguyu hissettirebilmesi. Bize geçmişten çok, geleceğe yolculuk yaptırdığını ve içindeki seslerle bizi sadece dünya ile değil evrenle bütünleştirecek bir yapısı olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden de bir duyguya yönlendirmektense, dinleyicinin o an ne hissedip, hayal edeceğine kendisinin karar vermesini istiyorum. Benim için diğer bir önemli nokta ise seçtiğim parçalara olan saygım. Bazı parçalar diğerlerinden çok daha fazla dokunulmazdır. Fakat, çalarken tabii ki de kullandığım efektlerle parçanın üstünde değişim yaratsam da bir parçayı başından sonuna kadar çalabildiğim kadar çalmaya çalışıyorum. 

    

1998 doğumlu olup, 80’leri yaşayamamış biri olsam da izlediğim ve dinlediğim kadarıyla o dönemde çıkan ve keşfedilen sesler, elektronik müzik alanında geleceği şekillendirmiş ve yeni bir akım oluşturmuştur. O yüzden benim için aslında 80’ler bu alanda her zaman hayatımızın bir parçası oldu. Özellikle son birkaç senede çeşitli elektronik müzik tarzlarına karşı ilginin arttığına katılıyorum. Dünya da artık çok daha fazla müzik türü popüler hale gelmeye başladı ve geçmişe göre artık müziğe ulaşmak daha da kolay. Bu yüzden insanlar ne hissetmek istediklerini ve hangi türün onlara daha çok hitap ettiğini ayrım yaparak anlayabiliyor. Fakat, elektronik müziği bir kültür olarak ele alırsak, bu kültürün hale daha gerisinde olduğumuzu söyleyebilirim. 

  

Takip ettiğim belirli kişiler yok aslında ama özellikle kendi tarzıma uygun olanları daha yakından takip etmeye çalışıyorum. Spesifik olarak birini söylemem gerekirse, bu aralar Jeff Mills, Marcel Dettmann, Nina Kraviz, Deniro ve Nastia favorilerimden. Ama tabii ki elektronik müzik çok geniş bir alan ve sürekli gelişim içinde olduğu için, bu zaman zaman değişebiliyor. Ayrıca popüler olan Dj veya producer lar dan ayrı yeni kişileri de takip etmeye çalışıyorum. Özellikle son zamanlarda label lar yeni yeteneklere çok daha fazla yer vermeye başladı ve ortaya inanılmaz şeyler çıkıyor. 

    

Kesinlikle kalmayı planlıyorum. Bu, sonu olmayan keyifli bir süreç ve çalışıp kendini geliştirdikçe yapabileceklerini merakla bekliyorsun. İleride gerçekleştirmek istediğim hayallerimin arasında prodüksiyonluk ve uluslararası platformlarda çalmak var.